58. (Resûlüm!) Bütün bunları sana ilâhî birer kanıt ve hikmet dolu bir mesaj olarak Biz okuyoruz.
Burada Allah‘ın vermiş olduğu mesajlardan bahsediyor. Sana bu ayetleri birer kanıt olarak verdik. Bunları sana bildiren biziz diyor. Burada zikir hikmettir diyor. Olayların hikmetlerini de ortaya koyan ayetlerdir diyor. Yani bu mesajlar hekim etli haberlerdir. Bunlar, zamanı geldiğinde hikmeti ortaya çıkacak türden haberlerdir.
59. Allah katında İsa’nın durumu, şüphesiz, Âdem ’in durumu gibidir: Onu (bir insandan da değil) ‘toprak’dan yaratmıştı; sonra ona “Ol!” demiş, o da anında olmuştu.
Topraktan var eden babasız da var eder. Kâinatın kudreti ona ait. Dolayısıyla ayette şundan bahsediyor, siz kalkıp İsa Peygambere ilahlık veriyorsunuz. Halbuki o da insan. Kutsallık atıf etmenizin nedeni olarak siz babasının olmamasını öne sürüyorsunuz. Ancak bu durumun Hazreti Adem’den farkı yok. Hatta Hazreti Âdem’in babası da annesi de yoktu. İsa Peygamberin durumunun Âdem Peygamberden bir farkının olmadığını anlıyoruz. Allah için var ile yok arasında, az ile çok arasında ve kolaylık ve zorluk arasında bir fark yok. Onun için Hazreti İsa’nın durumu Âdem peygamberden bir farkı yok. İnsanlar onu babasız diye doğduğuna şaşırıp ilahlaştırıyordu. O halde Âdem Peygamber için ne yapacaksınız diyor ayet. Çünkü hem babasız hem de annesizdi. Siz İsa Peygamberi ilah olarak ilan ediyorsunuz. O zaman Hazreti Adem’i de ilan etmeniz gerekmez mi. Bu işin rasyonel bir tarafı yok.
Hazreti Adem’i insanlığın yüz karası olarak görüyorsunuz. Biz ise evet onun günah işlediğini biliyoruz ama hemen tövbe etmiştir. Adem’i adam yapan günahından tövbe etmesidir. Adem’i Âdem Peygamber yapan günahından dönmesi olmuştur. Adem’e insan olarak hata işlediği için tüm insanlığın yüz karası olarak gören Hristiyan teolojisi kalkıp İsa Peygambere de kutsallık veriyor. Halbuki Allah onu topraktan yarattı. Topraktan bir beşer yaratması ile babasız bir beşer yaratması aynıdır. Var ile yok, Allah katında aynı şeylerdir. Bizim için var olan vardır fakat yokluğun ne demek olduğunu bilmiyoruz. Biz yokluk deyince şunu anlıyoruz, var olanın yanımızdan ayrılması ya da var olanın elimizde olmaması olarak anlıyoruz. Çünkü yokun ne olduğunu bilmiyoruz.
Dolayısıyla bu ayet bize çok önemli bir şey söylüyor. Bir şeye karar verirken rasyonel aklını iyi kullan. Yani akıl dediğimiz şey bir takım bileşenleri birbirine bağlıyor ya, o aklın bağlantılarını iyi kur diyor. Burada da aklını iyi kullanmak demek onu rasyonalize edebilecek ve ona irfanî bilgi ile donatabilecek bir akıldan bahsediyoruz. Bir insanın babasız da olması ya da farklı olması ona ilahlık vermez. Eğer öyle düşünüyorsan diyor, o zaman Âdem’in durumuna bak, o daha mucizevi bir durum, orada onun annesi de babası da yok, diyor. Allah burada Hazreti İsa Peygamberin durumunu anlatarak İsa Peygambere ilahlık yakıştırmayın demiyor.
Bu ayet, doğru düşünme donelerini de gösteriyor. İnsan nasıl doğru düşünür, neleri kıstas alır. Eğer biz bu ayeti bilmiyorsak, İsa Peygamber evet babasız doğdu, ona bir kutsallık atıf edebiliriz derdik. Ancak bu ayeti gördüğümüz zaman aklının doğru koordinatlandırabiliyoruz.
Demek ki 59. ayet bize İsa Aleyhisselamı ilahlaştıranların yaptığı yanlıştan bahsediyor. Bu yanlışı da akıl yolu ile bulmaları için örnekleme getiriyor. Düşünce şeklini yanlış olduğunu ve bu düşünce şekline düzeltebilmek için perspektifinizi başka yönlere doğru yönlendirin diyor.
60. (Resulüm! İsa Mesih hakkındaki) Gerçek, senin Rabbinden gelendir; öyleyse şüphecilerden olma.
İşte gerçek budur diyor. Hakikat Rabbinden olandır. İnsan oğlunun düşüncesi bir yere kadardır. İnsanoğlu olduğu yerden görebildiği ve anlayabildiği kadarını ve çağın getirdiklerini ve bildirdikleri kadarı ile bilebilir. Ama Allah geçmişin de Rabbi, geleceğin de Rabbi, zamanın ve zamansızlığın da Rabbidir. İşte gerçek hakikat Rabbinden olandır. İnsanlar diyor ya, bu devirde beş vakit namaz kılınabilir mi, tesettürlü giyilebilir mi diye, işte hakikatin Allah’a ait olduğunu söylüyor.
O zaman bir düşünmek lazım. Eğer biz bir konuda dünyevi gözlüklerimizi takıp da dünyevi şekilde düşünüyorsak o zaman bakış açımızın mihengine bir bakmamız lazım. Nereden bakıyoruz, ve nasıl görüyoruz? Hakikat Rabbindendir. Bütün hakikatin Allah tarafından olduğunu söylüyor.
Hiç kimsenin bilmediği ve aktaramayacağı bir gerçeklikten bahsediyor. Biliyoruz ki bu gerçeği yalnızca Allah cevaplandırabilir. İnsanın yaratılışı, insanın nereden geldiği ve nereye gidebileceğini ancak Allah bildirebilir. Bununla ilgili bir çok roman var hipotez var. Sen şüphe edenlerden olma diyor Allah.
Bu ayetin arka planını anlayabilmek için biraz da nazil olduğu döneme bakmak lazım. Necran’dan 64 kişilik bir heyet geliyor. O heyette seçilmiş bazı liderler ve papazlar var. Mescidi Nebevi’ye geliyorlar. Peygamber Efendimizin (SAV) yanında kalıyorlar. Efendimizin karşısında, Peygamber Efendimiz ve Hazreti İsa’nın ilahlığı üzerine büyük bir tartışma geçiyor. Ve Peygamber Efendimiz (SAV) o günün Hristiyan teologları ile ve liderleri ile bir arada oluyor ve onlarla orada tartışıyorlar. Bu büyük bir manzara. Peygamber Efendimiz bir tarafta, diğer liderlerin tamamı diğer tarafta. Dönemin ileri giderleri ve dönemin âlimleri geliyor Peygamber Efendimize. En son Hazreti Adem ile Hazreti İsa arasındaki kıyaslama üzerine artık Hristiyan heyeti Teslisi savunamaz hale geliyorlar ve buna bir delil üretemiyorlar. Bunun üzerine Efendimiz son sözü söylüyor. Ve Allah şüphe edenlerden olma diyor.
Şüphe eden bir insan ayakları yürüyebiliyor olsa da yürüyemez. Elleri tutabiliyor olsa da şüphe ederse tutamaz. Dolayısıyla insanı ayağa kaldıran inancıdır. Ayakları ile yürüten de inancıdır, elleri ile tutturan daha inancıdır. Nice hastalar vardır aslında ayakları yürüyebilecek kıvamdadır veya beyin mekanizmaları ayağı emir verebilecek güce sahiptir ama yürüyemez çünkü yürüyebileceğine inanmaz. Dolayısıyla Necran heyetine karşı olan bu tartışmada bu 64 kişilik heyette İsa Peygamberin bir peygamber olduğunu ispatlamış ve ilah olmadığını vurgulamıştır. Allah da demiştir ki sen şüphe duymadan yoluna devam et, isteyen istediğini söyleyebilir.
61. Sana ilim geldikten sonra, bu konuda her kim seninle tartışırsa, de ki: Gelin; oğullarımızı - oğullarınızı, kadınlarımızı - kadınlarınızı, kendimizi - kendinizi çağıralım; sonra da gönülden bir beddua ederek “Yalancıların üstüne olsun Allah’ın lâneti!” diyelim... (Var mısınız?)
Demekki burada Allah sana bu ilmi verdikten sonra eğer ki tartışacak olurlarsa onlara deki taraftarlarımızı çağıralım ve hepsinin gözleri önünde gönülden yemin edip yalvaralım. Allah’ım yalancıların üzerine lanetini indir, diyelim. Bu teklifini yapması emrediliyor Resulullah’a (SAV). Kim yalan söylüyorsa laneti onun üzerine olsun diyor.
Biz bunu tarih kaynaklarından okuyoruz. 64 kişi arasından seçilmiş 14 kişilik grup hakikaten yüksek seviyede bir gruptu. Âlemlerden bir tanesi diyor ki, eğer biz böyle bir lanetleşmeye gidersek, tarihte bir peygamberle lanetleşmeye giren bir kavim helaktan kurtulamamıştır, sakın lanetleşmeyin demişler. Hıristiyan devletlerinin devlet başkanları da var bu heyette. Bu uyarı üzerine vaz geçiyorlar ve lanetleşmeye gelmiyorlar. Diyorlar ki, biz sana bağlılığı kabul ediyoruz. Diyorlar ki, bize müdahale etme, biz vergi verelim, devletimiz senin devletine bağlansın fakat sen bizi dinimiz üzerine bırak diyor. Bunun üzerine Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem onları dinlerinde serbest bırakıyor fakat İslam devletine vergi ödüyorlar. İslam zorbalık dinidir diyorlar ya, orada Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem onlara baskı da yapabilirdi. Çünkü kendi himayelerine giriyorlar. Efendimiz onlara hiçbir türlü baskı yapmıyor. Orada Hristiyan tebaa yaşıyor ve İslam devletine vergi veriyorlar.
62. Şüphesiz budur (İsa Mesih hakkındaki) gerçek anlatım... Evet, Allah’tan başka hiçbir tanrı yoktur; Allah gerçekten ‘mutlak izzet ve hikmet sahibi’dir (Azîz, Hakîm).
63. Yüz çevirirlerse, bozucuları Allah elbette bilmektedir!
Yani Kur’an metodolojisine baktığımız zaman Kur’an kıssaları ile Kur’an kıssalarından bahsediyor. Bu kıssaların hak olduğundan bahsediyor. Yani anlatılan olaylar önemli olaylardır. Bunlar birilerinin yazdığı uydurma olaylar değildir. Bugün en büyük tartışma Kur’an kıssalarının tarihsel zeminine bakılıyor ya, bu Kıssalar doğru mudur diye tartışmalar yapılıyor. Özellikle ilahiyatçılar arasında görüyoruz. Fakat burada olayın tarihte olup olmamasının bir önemi yok. Onun gösterdiği işaret önemlidir. Biz hak ile anlatıyoruz diyor. O zaman şunu anlıyoruz bu ifadeden. Bu kıssa, bunun yaşandığı dönem bilinen bir dönem. O günün muhatabı bunu biliyor. Belki kıssa daha farklı bir formatta anlatılmış olabilir ama Allah hakikati anlatıyor. Burada bir uyarı geliyor. İşte budur olayın hakikati. Allah’tan başka ilah yoktur. Ve o Allah Aziz ve Hakim olandır. Kimsenin izzetini değiştiremeyeceği gücün ve kudretin sahibi olan ve bütün işlerini hikmetle yapan Allah’a aittir. Allah‘ın vermiş olduğu mesajın işaret etmiş olduğu vahiy hakikattir. Kimse gerçekleri değiştiremez.
Yorumlar
Yorum Gönder