Âl-i İmrân Suresi 50-57. ayetler ( Keşşâf Tefsiri p. 1591-1604)

 


50. “Önümdeki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınanların bir kısmını helâlleştirmek üzere (gönderildim); Rabbinizden size kanıt da getirdim... Artık Allah’tan sakının ve bana itaat edin.”

51. “Şüphesiz Allah; benim de Rabbimdir, sizin de... Öyleyse O’na kulluk edin. İşte, dosdoğru yol budur.”




50. ve 51. ayette şunu görüyoruz. Tevrat’tan Hazreti İsa’ya kadar olan dönemde gelen hakikatlerden bahsediyor. Bir takım hakikatlerin tahrif edildiğinden bahsediyor. Demekki Hazreti Musa’dan sonra Tevrat bir takım tahrifata uğruyor. Öyle tahrif oluyor ki İnsanlar bir takım hakikatleri unutuyorlar ya da unutturuluyor. Hazreti İsa Tevrat’tan bu unutulan hakikatleri tekrar bir hatırlatıcı olarak gündeme getiriyor. Burada aslında şunu anlıyoruz; 

Burada bir nübüvvet müessesesi var.
 Hiçbir peygamber kendisinden önceki hiçbir peygambere yalanlamaz. Kendinden önceki peygamberi tasdik eder. Kendisinden önce gönderilmiş bütün vahyi tasdik eder. Çünkü her peygamber ayrı kaynaktan değil aynı kaynaktan haberi aldığı için hiçbir peygamber birbirine yalanlamaz. Kendisinden önceki peygamberi doğrulayarak toplumuna ilahi mesajı öyle ulaştırır. 

O yüzden Hazreti İsa, tıpkı Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem gibi kendisinden önceki mesajları doğrulayarak yoluna devam etmiştir. Burada şunu unutmamak lazım. 

Nübüvvet müessesesinde türedi bir durum yoktur, bu bir ispattır.

Yahudi din bilginleri onlara bir takım şeyleri yasaklıyor kendi kafalarına göre, sonra da İsa Peygamber bunun dine ait olmayan yasaklamalar olduğundan bahsediyor. O eskidiğini tastik ederek yola devam ediyor. Burada önemli bir konu var. 

Mesela filozoflar birbirlerini Yalanlarlar. Platon bir şey söyler, Sokrat bir şey söyler. Birbirlerinin düşüncelerini tekzip ederler, eleştirirler. O yüzden de filozofların bu durumuna silsiletül mükezzibin” denilir. Peygamberler ise birbirlerini tasdik ederler. O yüzden de peygamberlerin bu tasdikine de “silsiletül musaddıkin denilir. Demekki peygamberler tarihinde Hazreti Adem’den Hazreti Peygambere kadar olan dönemde Hazreti Musa Hazreti İbrahim’in mesajına, Hazreti İsa Hazreti Musa’nın mesajını, hepsi birbirlerinin mesajlarını, vahyi tasdik ederek o yola devam ettiler. Hazreti Peygamber de bütün peygamberlerin mesajlarını tasdik etmiştir. Hazreti Peygamber hiçbir yolla kendinden önceki peygamberlerle alakalı olumsuz bir şey söylememiştir. Buradan nübüvvet müessesesinin farkını görmüş oluyoruz. 

Nübüvvet müessesesinde peygamberler birbirlerinin doğrulayarak yola devam ederler. Çünkü kaynak birdir. Aynı kaynaktan beslenirler. Ama filozoflar böyle değildir. Yeni bir düşünceyi ortaya koyarlar bunu yaparken de kendi düşüncesine güçlendirmek adına diğer düşünceye çürütmeye çalışırlar. Dolayısıyla gelen yeni bir filozof geçmişteki bir filozof’u tasdik etmez. Onun yanlışlığını ortaya koyar. Ancak peygamberlik ya da nübüvvet müessesesinde peygamberler birbirlerine doğrulayıcı, tasdik ettikleri için yola, onlara biz silsiletül müsadikiyn diyoruz. 50. ayet bize bundan bahsediyor. 

Hazreti İsa, ben size Rabbinizden mesaj getirdim diyor. Hani Hazreti İsa’ya diyorlar ya, sen tanrısın ya da tanrının oğlusun. Ama Hazreti İsa diyor ki, ben Rabbinizden mesaj getirdim. Burada aslında Pavlus hıristiyanlığına bir reddiye var. Çünkü Kur’an‘ın tanıttığı İsa, bir peygamberdir. Rabbinizden size mesaj getirdim diyen bir İsa Peygamberden bahsediyoruz. Ve ondan sonra diyor ki Allah’tan korkun. Sorumluluğumuzun bilinciyle yaşayın ve bana uyun. Bana uyun demeden önce de ben Rabbinizden size mesaj getirdim diyor. Ben kendi kendimden bir şey söylüyor değilim demek istiyor. 

Sonra da 51. ayette dosdoğru yol budur, sıratı mustakim üzere olun diyor. Aynı Fatiha Suresindeki gibi. Peki dosdoğru yol ne demek. Biraz önce Hazreti İsa’nın çok önemli bir şeyini görmüş olduk. Oda kendinden önceki gelen peygamberi tasdik ederek yola devam etti ve Rabbinizden’dan mesaj getirdim dedi. Burada aslında şunu da anlamış oluyoruz: Hristiyanların ve Yahudilerin yanlış taraflarını da görmüş oluyoruz. Burada Hristiyanlıkta Hazreti İsa’ya olan sevgiyi, öyle bir tutkuya dönüşüyor ki Hazreti İsa’yı artık ilah haline getiriyorlar.  Nübüvveti bir anlamda kaldırıyorlar ve peygamberi ilahlaştırıyorlar. Ama Yahudilere baktığımız zaman, burada peygamberi aşağılıyorlar. Hatta taşladıklarını biliyoruz, öldürdüklerini biliyoruz. Yahudi kavmine gönderilmiş peygamberlere neler yapıldığını biliyoruz tefsirlerden. Burada Hazreti İsa’ya Yahudileşen İsrailoğulları hakaret ediyorlar. Aşağılıyorlar. Aynı zamanda Hristiyanlar ise bunun tam tersi bir davranış şekline bürünüyorlar. Hazreti İsa’ya ilah haline getiriyorlar. Peygamber Efendimizin (SAV) meşhur bir hadisi vardır ya; beni İsa’ya yaptıkları gibi insan üstü yapmayın der

“Hristiyanların Meryem oğlu İsa’ya yaptıkları gibi beni batıl ve aşırı surette methettikleri şekilde övmeyin! Ben ancak Allah’ın kuluyum. Bana ‘Allah’ın kulu ve Rasûlü.’ deyin!” (Buhari, Enbiya, 48; Müsned, 1/23; 4/25)

Onun kulu derken onu ilahlaştırmıyoruz, onun Resulü derken de Yahudiler gibi ona küçümsemiyoruz. Demek ki istikamet üzere olunması gereken yol Allah‘ın belirlediği şekilde ve onun peygamberlerin öğrettiği şekilde olması gerekiyor.

52. Ne zaman ki İsa onların inkâr edeceğini anladı; “Allah uğrunda Benim yardımcılarım kimlerdir?” dedi. Havariler dediler ki: “Biziz Allah’ın yardımcıları! Biz Allah’a iman ettik; sen de şahit ol ki biz (O’na) teslimiyet gösteren kimseleriz.”


Burada Hazreti İsa’nın onların hakikati inkar edeceklerini hissettiğini anlıyoruz. Sosyolojik olarak bir toplumla iç içe olduğunuz zaman onların tavırları, davranış örüntüleri onların ne düşündüğünü, ne hissettiğini ortaya koyar ve bir müddet sonra emin olmaya başlarız. Onların inkar edeceklerini hissettiği zaman İsa Peygamber onların inkara gideceklerini fark ediyor ve diyor ki,  “Allah adına bana kim yardımcı (Havaryyun) olur?”. Allah yolunda bana kim yardım edecek diye sorar ve onlar da derki biz Allah’ın yardımcılarıyız. Burada onların artık inkarda ısrarcı olduklarını fark edince bu soruyu soruyor. Demekki insan çevresindeki insanların yanlış yöne gittiğini fark ettiğinde kendisine destek olacak birilerini bulmasının önemini görüyoruz. Çünkü tek başına yolda yürümek çok zor. Bugünün bu dijital dünyasında, sosyal medyanın hakim olduğu bir dünyada insanların artık, yetişkinlerin dahi perspektiflerinin bozulmaya başladığını görüyoruz. Elinizde her türlü imkan var belki ama kurgu dünyasına hapsolmuş bir gençlikten bahsediyoruz. Kim yardım edecek diye soruyoruz. Allah’a yardım değil kendimize yardım diyor. 

Havari kelimesinin İbranice asıllı olduğunu söylüyorlar. Beyaz elbise giyenler anlamına geliyor. Dost olanlar diyorlar ki “Biziz Allah’ın yardımcıları! Biz Allah’a iman ettik; sen de şahit ol ki biz (O’na)teslimiyet gösteren kimseleriz.” Buradaki diyaloğu iyi anlamak lazım var. Burada Hazreti İsa’nın ilahlık gibi bir durum söz konusu değil. Çünkü orada havariler diyor ki amenna billah. Biz Allah’a iman ettik diyorlar.  Ve sonra da, sen şahit ol Ya Rabbi biz Allah’a teslim olmuş olanlardanız diyorlar. 

Şunu anlıyoruz ki İslam çağlar, zamanlar, zeminler üstü, insanlığın erdemli yaşayışının ortak değerlerinin adıdır. 

Musa Peygamber de Müslümandı, Nuh Peygamber de Müslümandı, İsa Peygamber de Müslümandı. Bütün peygamberler Müslümandı. İnsanlık tarihi boyunca Allah’a teslim olmuş olan herkes Müslüman‘dır. 

Demekki peygamberin derdi var. Kimlerin yanında olacağını söylüyor soruyor. Demekki tek başına mücadele vermek çok zor. Bir yerden sonra mücadelenize yalnızlaşlıyoruz. Dolayısıyla bir araya gelmek, gruplar oluşturmak, ve o gruplarla beraber daha büyük kitlelere ulaşmak.

Sonra dua ettiler. 


53- “Ya Rabbi! Biz Senin indirdiğine iman ettik; peygamberine uyduk. Bizi şahitlik edenlerle beraber yaz.”


 Bu çok güzel ve önemli bir dua. Bu havarilerin duasıdır. Kim ne yaparsa yapsın, biz senin indirdiklerine ve elçine  iman ettik ve bize şahitlerden yaz. 

Burada şehit olmak nedir, şahit olmak nedir. Aslında her şey hiçbir şahittir. Çünkü şahit olmak demek insanın hayatının inancına şahit olmasıdır aslında. İnsanın eylemlerinin hayatına şahit olmasıdır. Ya da hayatının düşüncelerine, imanına şahit olmasıdır. Hayatın imana şahit olması da bir ömrün inançla yaşanmasıdır. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem der ya, Her peygamberin havarileri vardır. İnşallah biz de Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem in bugünki havarileriyiz. Rabbim öyle kabul eylesin. Bu duayı çok okuyalım. Bu dua ile inşallah hem hayatımız şahit olsun imanımıza. 

54. Onlar tuzak kurmuşlardı... Allah da tuzak kur(arak hilelerini boşa çıkardı ve onları cezalandır)dı. Allah, tuzak kur(up cezalandıranları)n en iyisidir.


Burada onların bir düzen kurduklarından bahsediyor. Ama buradaki düzen güzellik üzerine olmuş bir düzen değil. Kandırmak için bir düzen kurdular. Hazreti İsa’yı öldürmek için. Öyle bir anlayışları var ki, hoşlarına gitmeyince diğer peygamberlere yaptıkları gibi Hazreti İsa’ya da tuzak kurdular. Allah da onların tuzaklarını bozdu. 

Burada Reşit Rıza’dan bahsetmek lazım. Reşit Rıza tefsirinde bu tuzağın nasıl bozulduğunu anlatır. İsa Peygamberi şikayet eden bir tane havari vardı. Hazreti İsa’ya inanan havarilerin içerisinde bir tane hain vardı. Adı Yehuda. Ona para veriyorlar. Peygamber Efendimize de aynısı olmuştur. Bu olaylar Efendimiz’e boşuna anlatılmıyor. Yehuda’yı parayla satın alıyorlar. O zamanlar ya Romalılar ve Yahudi hahamlar onu para ile konuşturuyorlar ve Hazreti İsa’nın yerini öğreniyorlar. Roma askeri Hazreti İsa’yı tutuklamak için geliyor. Ama Hazreti İsa’yı tanımıyorlar. Burada Yehuda’nın içinde bir pişmanlık oluşuyor. Çünkü ihanet ediyor. Son anda kendisini askerlere İsa Peygamber olarak takdir ediyor ve ihanetin bedelini de ölerek ödüyor. O yüzden Allah onların mekirlerini yerlerini bozdu diyor. Allah düzen kuranların en hayırlısıdır diyor. Burada hile yapanlar anlamı yok. Düzen kuran anlamı var. Eğer sen kötü düzen kurarsan Allah onu en güzel şekilde giderir. Onlar astık zannediyorlar da Hazreti İsa’ya. 

İncil yazarları bize şunu söylüyor. Barnabas’da da geçer bu. Diyor ki Hinduizm’de de benzer bir olay vardır. Krişna isimli babasız bir tanrı vardır ve onu da asarlar. Aynı şekilde Pavlus aracılığı ile İncil’de de aynı hikaye tertip ediliyor. Çok ilginçtir, Hinduizm’deki Krişna efsanesinde ayaklarında ve ellerinde çevirilerle açılmış delikler vardır. Hazreti İsa’nın da asılma bahsinde, Hristiyan teolojisine baktığımız zaman aynı Hinduizm’deki Krişna tanrısına yapılan gibidir. Hatta yine Hristiyan teolojisine baktığımız zaman, Hazreti Adem günah işlemiştir ve her doğan çocuk suçlu doğar. Ama suçlu olduğu halde de İsa Peygamber babasız da olmuştur. Onun çarmıha gerilmesi ile o kendini insanlık adına feda etmiştir ve o çarmıha gerildiği için de herkes onun için af olunacaktır. 


55. Hani, Allah demişti ki: Ey İsa! Şüphesiz, seni vefat ettireceğim ve seni kendime yükselteceğim; seni, inkârcı nankörlerin içinden tertemiz çıkaracağım ve sana uyanları, nankörce inkâr edenlere Kıyamet gününe kadar üstün kılacağım. Sonunda hepiniz Bana döneceksiniz ve ihtilâf  edip durduğunuz şeylerle ilgili olarak aranızda Ben hâkimlik yapacağım: 

56. Nankörce inkâr edenlere dünyada ve Âhirette şiddetli bir azapla azap  edeceğim; hiçbir yardımcıları olmayacak.

57. İman  edip salih amel  işleyenlere gelince; O, onların mükâfatla-rını eksiksiz ödeyecektir... Allah, zalimleri sevmez.



55. ayette çok net bir şekilde sen de vefat edeceksin diyor. Burada çok net bir şekilde Hazreti İsa’nın da öldürüleceği anlaşılıyor net bir şekilde. Bir iki hadise dayandırılarak Hazreti İsa’nın göğe çıkarıldığı, tekrardan yeryüzüne indirileceği , insanları İslam’a davet edileceği anlatılır. Böyle bir şey yok. Burada Allah Resulünden böyle bir hadis varsa orada da şunu anlıyoruz, vahyin aslında ilahi mesajın tekrardan yeryüzüne döndürülmesini anlayabiliriz. Ama Hazreti İsa’nın da tam anlamıyla öldürülmüş olduğunu görmüş oluyoruz. 

Burada küfürün de direnenlere gelince Allah onlara azap edileceğini söylüyor. Ama iman edip de onun eylemsel dönüşümü olan ameli salih işleyenlerin de Allah ödülünü tam olarak vereceğini bahsediyor. Allah‘ın zalimleri sevmediğini ve Hazreti İsa’yı insan olmaktan çıkarmanın da bir zülüm olacağını, peygamberi aşağılamanın da bir zulüm olacağını görmüş olduk.

Yorumlar