KUR'AN LAFZI VE MANASINA DAİR

 


Gündemle ilgili birkaç konuya değinmek istiyorum. 

Ve bu gündem de de Kur’an-ı Kerim Peygamber Efendimiz (SAV) tarafından mı yazıldı, lafzı mı onun tarafından yazıldı ve ilham olarak da Allah’tan indiği gibi hakikaten tefsir üzerindeki hocalardan biri tarafından yayılan videolara çok üzüldük. 

Üzülme sebebimiz, bu düşüncede bile olsak, ki çok farklı düşünebiliriz, insanların kutsalların hakkında bu kadar rahat konuşmanın çok yanlış olduğunu düşünüyorum.

Hocanın bu yorumunda sonra İbni Kuteybe ve Ferra’ya bir bakayım dedim. Çünkü videoda bu isimler geçiyor. Gerçekten orada bu kelime bu şekilde mi tanımlanmış diye görmek istedim. O anlamda da sizlerin zihninde bir soru işareti oluştuysa o soru işaretini çözebilmek adına ilk önce dersin başlangıcında bu konuyu açıklamaya karar verdim.

Kalem suresini baştan sona anlatacak değilim. Ama Kalem suresinin 14. ayetinde geçen “zenim” kelimesi üzerinden başladı bu tartışma. 

Kalem Suresi 10 ve 15. ayetler, Allah bize kimlerle olup kimlerle olmamamız gerektiğini anlatır. Toplumsal anlamda kimlerle  yapıp yapmamamız gerektiğini anlatır. Bunu yaparken de durmadan yemin edenlerle arkadaş olma, laf getirip götürmene tabi olma, iyiliği engelleyenlerle olma, huysuz olanlarla, günahkar olanlarla beraber olma diye açıklar. Ondan sonra da derki [﴾عُتُلٍّ بَعْدَ ذٰلِكَ زَن۪يمٍۙ ﴿١٣]  yani, ne yaptığını bilmeyen, şer odaklı davranan insanlara tabi olma, onlarla bir arada olma. İhsan Fazlıoğlu‘nun dediği gibi “insan hemhal olduklarıyla bir hal olur”

Yani onlarla aynı şekilde davranış örüntüleri oluşturmaya başlarız. Kuran bize kimlerle olup kimlerle olamayacağımızın sınırlarını çiziyor. Onlarla kesin görüşme demiyor. Yani bunlarla süreklilik arz edecek bir ilişkin olmasın diyor

Zenim kavramını özellikle hocanın söylediği kaynaklar üzerinden değerlendireceğim. Çünkü ben burada çok üzüldüm.  Aynı şunun gibi, “kilisenin çanına, ben güvercin sürekli pisliyor, rahip de gidiyor oraya bir şarap koyuyor. Sonra bakıyorki, şarabı için güverin bayılmış. Sonra da adam diyor ki, sen Müslüman olsaydın şarabı içmezdin, Hristiyan olsaydın çanı pislemezdin. Acaba sen kimsin.”  

Hakikaten biz kimiz. Nasıl bu hale gelebiliyoruz. Zenim kavramı zina ile alakası yok. Hocanın dediği kaynakların mânâlarını vereceğim. Ferra dediğimiz kelime köklerine ve “Meal-il Kur’an”da anlatan ve aynı zamanda  İbni Kuteybe de “Garib-ül Kuran”da anlatıyor. Orada şu anlamı veriyor. Zenim kelimesi şu anlama gelir. Bir kavme, bir topluma ait olmadığı halde onlara yapışıp kalan. Yani dışarıdan gelen bir insan.  Bu eserlerde Kur’an lafızlarının manalarını anlatan kitaplar. 

Mücahit’in verdiği mana çok daha kullanılan bir mana. Şerri ile bilinen kişi. Şerri ile bilinen kişilere “zenim” diyor mücahit. Mukatil BinSüleyman dediğimiz kişi de ilk tefsiri yazan kişi. O ve o dönemde ilk tefsir çalışmalarını yapan İbni Vehb gibi kişiler,  diyor ki kötülüğü ile tanınan ahlak ve Karakteri bozuk olan kişi. Yani “zenim” kelimesi, onun bunun çocuğu, demek değildir. 

 

Demekki “zenim” dediğimiz kelimenin hiç bu söylenen kelimelerle alakası yok. 

Halka aleni bir video dağıtılıyor. Ateist gibi insanlar bunu zaten bekliyor. Bilmeyenlerde ise kafa karışıklığı oluşuyor. Ve demekki Kuran böyle diyorlar. Bize vermek istedikleri mesaj şu, Kur’an‘ın lafsını Allah indirmedi, Allah peygamberin gönlüne bunu ilham etti, Peygamber de kendi dilinde kendi Arapça kelimeleri ile bunu ifade etti.

Çünkü diyor ki Allah’ın dili yok diyor. Doğru, bizim gibi dili yok. Ama Allah Kelam Allah’dır. Ne anlamış oluyoruz. Bir gündemimizde olan “zenim” kelimesi, onun bunun çocuğu, anlamındaki kelime değil. Hiç üzülecek bir durum yok arkadaşlar. Her dönem saldırılar olacaktır. Her dönem kaynaklara gitmeyen insanlar için şüpheler uyandırılacaktır. İnsanların agnostik bir yapıya büründürülmesinde nedenler oluşacaktır. Önemli duruşumuzun ne olduğu ve bizim ne yaptığımız. Kalem Suresi’nde bu 15 ayet zaten bize şundan bahsediyor, insanın kimlerle beraber olup kimlerle beraber olamayacağına dikkat etmesinden bahsediyor. 

Direk videoda geçen kişilerin yorumlarından bahsediyorum. Yani böyle bir argo kelime yok. Bunu burada bu şekliyle tamamlıyorum. 

Ayrıca araştırdım, bu olay bir hafta oldu, bu konuda bir makale yazıldı mı diye. Ama dedim ki bu benim işim olmamalı, tefsirciler girmeli bu işin içine. Doç. Dr. Yunus Emre Gördük Hoca Balıkesir İlahiyat’ta doçent. O bu konuda bir makale yayınladı. Makaleyi de okuyabilirsiniz. Makalenin ismi “Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün Kuran Metni Ve Vahyin Keyfiyeti İle İlgili Görüşlerinin Ve Üslubunun Tenkitli Analizi"

Ona (videoda konuşan kişi) göre şu, Allah kalbine indirdi Peygamber Efendimizin, Peygamber Efendimize kendi lisanıyla söyledi. 

Kuran Hicir Suresi 9. ayeti her gün talebemin bildiğini düşünüyorum. 

     اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ -٩

﴾9﴿ Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz.

  

O yüzden Kuranı lafzıyla manasıyla indiren Allah’tır. Peki Peygamber Efendimiz (SAV) bunu değiştirebilir mi acaba, bununla ilgili ayetlere bakalım. Ahkaf 9. ayette diyor ki;

  قُلْ مَا كُنْتُ بِدْعاً مِنَ الرُّسُلِ وَمَٓا اَدْر۪ي مَا يُفْعَلُ ب۪ي وَلَا بِكُمْۜ اِنْ اَتَّبِعُ اِلَّا مَا يُوحٰٓى اِلَيَّ وَمَٓا اَنَا۬ اِلَّا نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ -٩

﴾9﴿ Ben peygamberler arasında benzeri gelip geçmemiş biri değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilemem, ancak bana vahyedilene uyarım. Ben yalnızca açık bir uyarıcıyım."

 

Hakka Suresi 44. Ayette ise şöyle geçiyor.

وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْاَقَاو۪يلِۙ -٤٤

لَاَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَم۪ينِۙ -٤٥

ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَت۪ينَۘ -٤٦

فَمَا مِنْكُمْ مِنْ اَحَدٍ عَنْهُ حَاجِز۪ينَ -٤٧

﴾44﴿ Eğer peygamber bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı,

﴾45﴿ Elbette onu kıskıvrak yakalardık.

﴾46﴿ Sonra onun can damarını koparırdık.

﴾47﴿ Hiçbiriniz buna mâni olamazdınız.

 

Allah diyor ki, eğer sen ola ki oraya bir farklılık katarsan seni şah damarından yakalarız diyordu Peygamber Efendimize. Demekki Kuranı Arapça indirmesi, yani Allah’ın manayı Arapça indirmesini sebebi insan diline aktarması. Allah’ın manayı insan diline aktarması. Allah’ın dili Arapça değil, İngilizce değil. Allah’ın dili diye bir şey düşünülemez. 

Allah’ın kelamını vardır ama lisanı yoktur. Lisan insana araç olmak için vardır. 

Allah’ın lisana ihtiyacı yok ama kelamı var. Burada şunu anlamış oluyoruz, Kur’an’ın lafızı da, manası da Allah tarafından tayin edilmiş ve indirilmiştir. Onu indiren de biziz, onu koruyacak olanda biziz. 

Bu ayeti sadece Kur’an olarak düşünmeyin kainat ayeti olarak da düşünün. Biz ne kadar ekolojiye bozarsak bozalım. Olanlar olur sonra toprak kendini yine düzeltir. Allah’ın sünnetullah olarak yarattığı bütün sınırla bellidir. Bütün ayetlerini Allah korur.

Normalde ben kimseyi şahsi olarak adını alacak değildim. Fakat üslup çok üzücüydü. Biz Müslümanlar olarak alim dediğimiz, alim nazarıyla baktığımız insanların kendi düşüncelerini böyle aktarmalarının da hakikaten çok büyük hata olduğunu düşünüyorum. Ve aynı zamanda da bize madem kaynak veriyor, bu ülkede çoğunluk Arapça bilmiyorsa bile bu kaynaklarla ilgilenen çok fazla insan var. O kaynaklara hemen bakılabiliyor. Demekki eski dünya eski dünya değil. Çünkü insan Arapçasını bilmezse Türkçesinden de bakabiliriz. Üslup hoş olur olmaz, ama Ferra bunu böyle söylüyor, Mücahit böyle söylüyor, Mukatil Bin Süleyman böyle demiş diyor. Ama hiçbiri böyle dememiş. O zaman yaptığımız iş nedir ve ne için böyle bir işe girişiriz biz. Bir şeye karşı olabiliriz, bir şeyden rahatsız da olabiliriz, ve hakikaten bir şeyi herkesin düşündüğünün tam zıttı da düşünebiliriz. Ama en azından susmak lazım ki milleti birbirine düşürmemek için. İnsanları düşüncelerle karşı karşıya getirip muhalif bir duruma getirmemiz gerekiyor. Allak “Kavli Leyyin” kullanın diyor- yumuşak üslup. 

Madem aklında karışıklık var, bişka bir alimle istişare edersin. Ama böyle birşeye gerek duyulmuyor. Çünkü yeni modern dünya herkezi kutsadı. Herkesin düşüncesi süper.

Mukatil Bin Süleymanın eseri türkçeye çevrilmiş durumda. Bunların hepsine bakabilirsiniz. Ondan sonra zihniniz daha da rahatlar. Benimle de yetinmeyin. Kaynak eserin ne dediğine bakın.

Bugün insanlar çok fazla vebale girebiliyorlar. İki kelime ile insanların zihni karışabiliyor. “Zenim” kelimesi argo bir anlama gelmiyor. Sadece kötülüğü ile nam salan insanlar olarak geçer. Allah bunlarla beraber olma diyor. Söylediği başka şeyler de var. O neden “Tebbet” dedi. Bu ayetin nazil olma sebebini de biliyoruz. Niye Allah’ın böyle cevap verdiğini de biliyoruz. Zihinsel ve kalbi anlamda rahatsız oldum ve bununla ilgili hemen bir araştırma yaptım. Bu surenin kampını yaptığımız halde hakikaten tekrardan kaynaklara gitme ihtiyacı duydum. Bu kadar hadis rivayeti var, biz Peygamber Efendimiz (SAV) den argo bir şey duymamışız. Kalkıp ona Allah ilham etti, o kadar kelimesi vardı, olarak söylüyor. Yani Peygamberin kelime dağarcığı sınırlıydı. O günün üçbeş tane çapulcusuna karşı da Hazreti Peygamber böyle bir tepkisel duruş da bulundu diyor. Evet hergünün çapulcusu var. Gündemi bu şekilde malayani işlerle meşgul ederek insanların kafasını karıştırıyorlar.

Böyle bir konuya değinmiş olduk. Vicdanen rahat hissediyorum. Bu da bir tefsir. 




Doç. Dr. Yunus Emre Gördük'ün “Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün Kuran Metni Ve Vahyin Keyfiyeti İle İlgili Görüşlerinin Ve Üslubunun Tenkitli Analizi" isimli makalesine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.


Yorumlar